3 Temmuz 2011 yılındaki şike kumpasının akabinde tam 13 yıl geçti. Fenerbahçe’nin eski lideri Aziz Yıldırım, katıldığı bir aktiflikte 3 Temmuz davasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Aziz Yıldırım kelamlarına şu formda başladı:
Yok edilmeye çalışan bir kurum, askerlik kurumu. Türkiye’nin anayasasında bekçisi olan kurumun yok edilmesi. Nasıl yok edecekler, vesayet anlatımıyla birlikte kamuoyunda basını, yazılı, kelamlı, ben sen… Hepimiz inandırıldık, asker ihtilal yapar diye. Lakin sonunda geldik, gördük ki asker ihtilal yapmıyor. Sivil beşerler da ihtilal yapıyor. Kim bu, örgüt, FETÖ örgütü. Bu örgütü, komünizmle çaba edeceğim diye devlet kurdu. Komünizmle gayret altında dernek kurdular. Sonra ne oldu, o dernek evrim gösterdi, FETÖ örgütüne döndü. 40-50 sene evvel kurulan bu yapı, ileride Türkiye Cumhuriyeti’ni öbür yollardan ele geçirmek üzere icraate başladı. Nereye geldik, bu askerleri yok ettik. Bütün yargıyı ele geçirdi. Emniyetteki bütün operasyonları, kendilerine bağlı yetişmiş çocuklara verdi.
“Bu dava tekrar söylüyorum şike davası değil”
Yıldırım kelamlarına şu formda devam etti:
Şike davası diye bu davayı görürseniz, yanılırsınız. Bu dava yeniden söylüyorum şike davası değil. Teşvik davası değil. Bu dava, Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmek, onun yerine yeni bir cumhuriyet kurma. Atatürk’ün kurmuş olduğu bu Cumhuriyeti ortadan kaldırmak. Hesap kitap bu.
“Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşamasını sağladık”
Aziz Yıldırım son olarak şu kelamları sarf etti:
Biz neresindeyiz bunun? Bütün bu kurumları yok ediyor, devletin öteki kurumlarını da ele geçirdiler. Kripto olarak kimileri uykuda. Şu anda büyük tehlike var. Bütün partilerin içinde FETÖ var. ByLock çıkıyor, bizden affettik, yoksul bir adamın elinde var, atın içeri gitsin. Bunun acısını ileride daha çok yaşayacağız. Fenerbahçe ne yaptı, direnişin ateşini yakan Fenerbahçe’nin kendisidir. Ben değilim, ben de buranın bir bireyiyim. Ben giderdim, o günkü koşullarda. Tahminen oburu olsa birebir direnişi yapardı, yapmazdı, bilemem. Lakin ben vardım, o ateşi sizlerle birlikte yaktık. Biz şikelerden mahkemeleri gördük. Gitti, geldi, şu oldu, sonunda beraat ettik. Hayır, o denli değil. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşamasını sağladık.
